Kategoriler

Çocuk Niçin Oynar?

Çocuk Niçin oynar

Günümüze değin, bu soruya çok sayıda ve çeşitli yanıtlar verilmiştir.

Bunların tümü birer varsayım niteliğindedir ve çocuğun oyun oynama gereksinimini belirli bir açıdan açıklamaya çalışmaktadır.

Kısaca bir göz atalım.


Aşırı Enerjiyi Kullanma Varsayımı

Çocuk bir enerji deposudur. Gelişme ve büyümeye harcanandan arta kalan enerjiyi çocuk, oyun etkinliği içinde kullanarak bunun oluşturduğu baskıdan kurtulur.

Öz olarak diyebiliriz ki, oyun, çocukta bol ve coşkun olan enerjinin beli bir yarar amacı
gütmeden harcanmasını sağlayan etkinliklerdir.

Yetersiz Enerji Varsayımı

Bu kuramın dayandığı temel, çocuğun bir işi başından sonuna değin sürdürecek, kararlı, düzenli ve devamlı bir enerjiye sahip olmadığı düşüncesidir.

Dağınık, bir amaca yönlendirilemeyen, düzensiz enerjisiyle çocuk ancak oyun etkinliği içinde başarı sağlayabilir. Çocuk bu yetersiz enerjisini oyun düzeni içinde kullanmasını öğrenerek yarınki eylemlerine hazırlanmış olur.

Tekrarlama Varsayımı

Bu kurama göre de çocuk, oyunlarıyla ırkının tarihini yeniden yaşar. Soyunun deneyimlerini kısaca tekrarlar, onu öz olarak yeniden canlandırır.

Yaşama Hazırlanma Varsayımı

Bu görüşe göre, çocuğun oyunu, son derece ciddi bir yaşama hazırlanma provasıdır. Sağladığı büyük biyolojik yararın yanı sıra psişik açıdan bu ön alışma ve çalışmanın değeri ölçülemeyecek kadar büyüktür.

İnsanlar gibi hayvan yavrularında da yaşama hazırlanma çalışması olarak oyunun görmezlikten gelinemeyecek kadar büyük bir değeri vardır. Kediler yün yumaklarla, fare yakalıyormuşçasına oynar. Köpek yavruları kardeşleriyle yabancı bir köpekle boğuşurmuşçasına alt alta, üst üste yuvarlanır.

“ Bu nedenle, hayvanlar genç ve neşeli oldukları için oyun oynarlar demek yanlıştır, oyun oynayabilmeleri için hayvanların gençlik devreleri vardır, demek gerekir”

Eğlence Varsayımı

Bu kuram, hayat uğraşı içinde bunalan, yorulan sıkılan insanın bu yorgunluk ve sıkıntısını oyunla gidermesine ve unutmasına dayanır. Bu oyun, her zaman gerçek anlamda bir oyun olmayabilir.

Kişi sıkılarak, zorlanarak, isteksizce yaptığı bir iş sonucunda yorgunluğunu ve bezginliğini severek, istekle yaptığı başka bir işle giderebilir.

Psikanalist Varsayım

Oyunun psikolojik açıdan yorumlanması ve açıklanması psikanalistlerce de yapılmıştır. Onlar oyunun, çocuğun isteklerini gösterdiğini ileri sürmüşler, yerine gelmeyen arzu ve isteklerin çocuğun oyunlarında giderildiğini, böylece çocuğun doygunluğa ulaştığını, gerilimden kurtulduğunu savunmuşlardır.

Psikanalitik okulda, bir bilinç bir de bilinçaltı vardır. Bilinçaltında doğan ve doygunluk arayarak bilince çıkan istekler her zaman amacına ulaşamaz, bazen doyurulmamış olarak kalırlar.

Dış dünyanın olanakları, içinde yaşanılan toplumun tutumları, örf adet ve gelenekler, yakın çevreden gelen bağlayıcı etkiler, maddi yetersizlikler gibi engeller nedeniyle bu istekler yeniden bilinçaltına gönderilirler.

İşte bu bilinçaltına itilen, bastırılan, istekler, eğilimler, öfke, korku, sevgi ve nefret gibi duygular, doygunluğa erebilmek için baskı yapar ve bilince çıkmanın yollarını ararlar.

Ancak, gerçek olarak doyum bulabilmesi için bu istek ve eğilimlerin engellenmesine neden olan koşulların değişmesi gerekir ki, bu da her zaman olası değildir. Her çocuk, oyun içinde gerçek olarak doyuramadığı istek ve dileklerini, bir derecede de olsa oyun içinde yerine getirebilir.

Örnekleyecek olursak, pek çok çocuk oyununda bu görüşün izlerini bulmamız mümkün olacaktır. Annesinden dayak yiyen bir çocuk, gördüğü bu cezaya karşılık vermek, onu tokatlamak ister. Ancak annesini doğrudan doğruya tokatlayamayacağı için bebeğini tokatlar, bebeğini döver.

Dişçide, doktorda, iğnecide canı yanan çocuğun bebeğiyle aynı sahneyi bu kez bebeğini kendisinin yerine koyarak canlandırması, günlük yaşantımızda çocuğumuzun pek sık rastladığı görüntülerdendir.

Yine çocuk, oyun oynadığı takımın kaptanı olamadığı, istediği önderliği eline geçiremediği zaman, kurşun askerlerini sıralar ve onlara kumanda eder.

Evcilik oynayan çocukların oyun içindeki davranışları, oyunun onların çeşitli gerilimlerinin giderilmesinde çok önemli bir görev yüklendiğini kanıtlar.

Kovboyculuk, hırsız – polis, savaş, askercilik gibi oyunlar da çocukta bir gerilimin giderilmesinde yarar sağlayan oyunlardandır. Sokakta arkadaşlarına karşı saldırgan tavır alan, kendinden küçükleri ve güçsüzleri döven çocuk, bir olasılıkla, babasına karşı duyduğu öfkeyi boşaltmakta olabilir.

Saldırgan ve kavgacı eğilimli çocuk, atletizm, güreş, boks, futbol, voleybol, basketbol gibi enerji gerektiren oyunlar oynamak yoluyla, olumsuz tepkilerini olumlu etkinliklerde eritebilir. Psikanalistler, bu kuramlarının yalnızca çocuklar için değil, yetişkinler de dâhil olmak üzere tüm insanlar için geçerli olduğunu ileri sürmüşlerdir.

Dans ve benzeri oyunlar, bu görüşe göre, cinsel isteklerimizin üzeri örtülü, değişik biçim verilmiş bir görünüşüdür. Karşıt iki cinsin, toplumun ahlak kurallarının tepkisini görmeksizin bir diğerine yaklaşımıdır.

Başkalarına karşı üstün gelme, diğerleri arasında sivrilme, dikkatleri üzerimizde toplama, beğenilme tutkumuz, herhangi bir sportif yarışmada, güreşte, koşuda, yüzmede önde gelmekle; iş yaşantısında rakipleri geride bırakmakla hatta ve hatta basit bir kâğıt oyununda başarı kazanmakla doygunluk arıyor olabilir.

Oyun bu şekilde bilinçaltını boşaltan, gerçek anlamda olmasa bile, bir telafi elemanı olarak, giderilememiş. Bilinçaltına bastırılmış içtepileri doyuran bir araç olarak belirince, psikanalistler bundan tedavi açısından yararlanmayı amaçladılar.

Özelikle çocuklara uygulanan "Oyunla Tedavi Yöntemi" onların itilmiş, bilinçaltına bastırılmış isteklerini, tepkilerini açığa çıkartmada ve içinde bulundukları gerilimi gidermede yarar sağlamaktadır.

Oyunla Tedavi Yöntemi İki Türlü Uygulanabilmektedir.

Bunlardan birincisinde oyun, bir yönetici tarafından hazırlanıp yönlendirilerek, psikolojik boşalmanın oluşması için elverişli ortamın meydana gelmesi sağlanır.

İkincisinde ise psikolog, pek gerekmedikçe ve doğrudan doğruya oyuna karışmaz. Oyun içinde çocuk tümüyle özgürdür. Ortalığı darmadağın eder, oyuncaklarını kırar, döker. Tüm bu oyunlar içinde, öfkesini, kinini, nefretini boşaltan çocuk bir süre sonra psişik dengesine kavuşabilir.

Yaşam Etkinliği Varsayımı

Bu varsayıma göre oyun, dilediğimizi yapmakta özgür olduğumuz zaman yaptığımız şeydir. Yani, bireyin seçtiğidir. Bir davranışın oyun veya iş olduğunu ayıran şeyler, bir kimsenin ne yaptığı değil, yaptığı şeye karşı aldığı tavırdır.

Bazıları işinden nefret eder, yine bazıları, meslek olarak seçtiği işe öyle büyük bir istek ve hazla sarılır ki, bu iş artık onun için zevkli bir uğraş, bir oyundur.

Oyun Bu Varsayımlardan Hangisidir?

“Çocuk niçin oynar?” sorusuna, görüldüğü gibi çeşitli yanıtlar aldık. Hemen hepsinde bizi inandıran doğru bulduğumuz görüşler vardı.

Haklı olarak akla «Bu varsayımlardan hangisi oyunun temel amacını açıklamaktadır?» sorusu gelir. Buna verilecek yanıt ilk bakışta ters ve olanaksız gibi gelebilir. Çünkü bu varsayımların tümü de ayrı ayrı doğru, ancak yine tümü ayrı ayrı eksiktir.

Her varsayım, oyunu bir yönüyle ele almış ve yine yalnızca o yön üzerinde derinleşmiş, o düşünceyi savunmuştur. Oyun, bütün bu varsayımların sentezinin gösterdiği şeydir.

Oyunun Çocuk İçin Değeri

Oyun, çocuğun tüm gelişimi boyunca göz önünde tutulması gereken bir olgudur. Çünkü oyun, okul öncesinde çocuğun temel etkinliğidir.

Çocuk oyun içinde bedensel yetkinliklerini geliştirir. Hareket ve davranış olgunluğu kazanır. Kendi olanaklarını kavrar, yeteneklerini sezer. Enerjisini kullanmayı, gücünü yönlendirmeyi, dikkatini bir konu üzerine toplamayı, eşya ya egemen olmayı, onu kullanmayı öğrenir.

Çocuk, oyun içinde çevresiyle fiziki ve duygusal ilişki kurar, sosyal yönünü geliştirme olanağını bulur. Başkalarını taklit ederek davranışlarını olgunlaştırır, yeni beceriler kazanır.

Çetin bir yaşam kavgasına kolay çıraklıklarla hazırlanır. Yenmeyi, yenilmeyi, bir kavgayı sürdürmeyi, uzlaşmayı, barışmayı, yardımlaşmayı, birlikte yapmayı, yarışmayı, rekabeti beller.

Egosantrizmden sosyalleşmeye giden yolu, aşmada oyun, onun en büyük yardımcısıdır. Zekâ, beceri, yaratıcı düş gücü oyunla ilk ürünlerini verir. Çocuk için yaşam, oyunla güzeldir, oyunsuz yaşam anlamını yitirir.

Çocuk, oyunla öğrenir, bedence, ruhça, zekâca, oyunla gelişir. Büyüme yolundaki basamakları oyunla tırmanır. Çocuk, görev olarak büyük bir isteksizlikle yapacağı şeyi, oyun olarak içten gelen bir çaba göstererek yapar.

Ancak bu düşünceden farklı olarak, oyunlara yabancı eğitsel öğeler sokmak son derece yanlıştır. Böyle bir yaklaşım bir “Haz Dünyası” olan çocuğun oyun dünyasını kolayca karartabilir. Onun yaşama sevincini kırar, kolayca aşacağı basamaklarda tökezlenmesine neden olur.

Oyunun her türlü yararı bir yana bırakılsa bile, ortada bir kenara itilemeyecek bir şey vardır. Çocuğun oynarken yaşadığı sevinç, duyduğu haz... Bu nedenle çocuğun oyunu engellenmemeli, çocuk, okul öncesinde oynamaya itilmelidir.

Çocuğun, okul öncesinde, eşya üzerindeki deneyimleri ve sosyal çevre ilişkilerinin temeli oyundur. Her ne nedenle olursa olsun oyundan yoksun kalan çocuk, yetişkinliğe. bazı eksikliklerle girme durumunda olacaktır.

4.5 5 2
YORUM YAP ve PUANLA