Kategoriler

Yeni Nesil Hastalıklar

3G artık hizmete başladı. Bilim adamları 1 baz istasyonu olan yerde baz istasyonu sayısı 9’a çıkacak diye uyarıyor. Yani radyasyon ve elektromanyetik kirlilik artacak! Peki, elektromanyetik dalgaların artması ile hangi hastalıklar ortaya çıkacak?

3G geldi, iletişim hızlanacak ama radyasyon katlanarak artacak, elektromanyetik dalgalar çevremizi daha çok kuşatacak, alzeimer, kısır, astım, alerji, kalp, sinir, beyin kanseri hastaları artacak ve bilmediğimiz birçok hastalık çoğalacak şimdi sevinelim mi?

Elektromanyetik dalgaların artması ile hangi hastalıklar ortaya çıkacak?

Başta cep telefonları, baz istasyonları, kablosuz bağlantılar, kablosuz telefonlar, bilgisayarlar, televizyonlar, DVD’ ler, yazıcılar, mikrodalga fırınlar, gibi alet ve teknolojilerin hayatımıza getirdiği pek çok fayda ve rahatlık yanında, sağlığımız açısından bir takım olumsuz etkileri olduğu da ortaya çıkmaya başladı. Elektromanyetik Aşırı Duyarlılık Sendromu ya da kısa adıyla EMADS, elektronik aletlerle ilişkilendirilen rahatsızlıklardan biridir.

EMADS (Aşırı Duyarlılık Sendromu) nasıl bir hastalık?

Adı her geçen gün daha çok duyulan EMADS henüz tüm uzmanlar tarafından bir hastalık olarak kabul edilmiyor. Meselâ, hiçbir klâsik tıp kitabında bu hastalığın adı geçmiyor, ama Dünya Sağlık Örgütü’ nün EMADS ile ilgili yayınları var; bununla ilgili araştırmalar ve uluslararası toplantılar düzenleniyor.

Belirtileri;

EMADS klinik belirtilere göre tanısı konan bir sendrom; herhangi bir röntgen veya başka bir laboratuar bulgusu yok. EMADS’ın beş temel belirtisi olduğu kabul ediliyor:

- Deride kızarma, karıncalanma ve yanma hissi
- Konsantrasyon bozukluğu, dikkat dağınıklığı, unutkanlık
- Hâlsizlik, yorgunluk
- Baş ağrısı
- Göğüs ağrısı, çarpıntı ve kalp problemleri
- Bunların dışında bulantı, baş dönmesi, uyku bozuklukları, kas ağrıları, hazımsızlık, şişkinlik… gibi daha az rastlanan şikâyetlere de rastlanıyor.

Tabii ki, her hâlsizliği olanda, her başı ağrıyanda veya çarpıntısı olanda akla ilk gelecek hastalık EMADS değil. EMADS, bu belirtileri açıklayabilecek bir hastalığı olmayanlarda düşünülmesi gereken bir sendrom.

Kişisel Duyarlılık

EMADS’ ın hangi mekanizma ile ortaya çıktığı da henüz kesin olarak bilinmiyor, ama elektromanyetik radyasyonun özellikle sinir ve bağışıklık sistemlerini etkilediği düşünülüyor. Bazı kontrollü laboratuar araştırmaları, belirtilerin şiddetinin maruz kalınan elektromanyetik radyasyonun derecesi ile ilgili olmadığını göstermiş.

Bundan dolayı da EMADS’ ın ortaya çıkmasında manyetik radyasyon dışında başka faktörlerin de etkili olabileceğini savunanlar var: Flüoresan lambaların titreşimleri, ekranların parlaklığı, sürekli bilgisayar başında çalışmanın yarattığı ergonomik problemler, bunlardan bazıları. Kişisel duyarlılığın önemli olduğunu kabul edenler de var ki, çok makul bir yaklaşım.

EMADS’ ın görülme sıklığı ülkeden ülkeye değişiyor. Dünya Sağlık Örgütü’ ne göre, İsveç, Almanya ve Danimarka’ da İngiltere, Avusturya ve Fransa’ ya göre daha fazla görülüyor. İskandinav ülkelerinde deri ile ilgili şikâyetlere daha fazla rastlandığı da biliniyor.

Cep telefonu kısırlığa sebep oluyor mu?

Hindistan’ da geçtiğimiz günlerde yapılan bir araştırma, cep telefonlarının erkek kısırlığında da rolü olabileceğini gösteren sonuçlar verdi. Bu araştırmada, kısırlık nedeniyle incelenmekte olan 364 erkek, cep telefonlarını, hiç kullanmayanlar, günde 2 saatten az, 2-4 saat arası ve 4 saatten fazla kullananlar olmak üzere 4 gruba ayrılıp sperm sayıları ve sperm kalitesine (canlılık, hareketlilik ve şekil) göre değerlendirildi.

Cep telefonlarını günde 4 saatten fazla kullanan erkeklerin sperm sayısının mililitrede 50 milyon, hiç konuşmayanların ise 86 milyon olduğu belirlendi. Üstelik çok konuşanlarda sperm kalitesi de hem canlılık, hem hareketlilik ve hem de şekil olarak daha kötü idi. Araştırmacılar bunun iki nedeni olabileceği kanısındalar.

Birincisi, cep telefonlarından yayılan radyasyonun ve ısının beyinde testosteron yapımını uyaran hipofiz ve hipotalamus bölgelerini etkilemesi ve bunun sonucu erkeklik hormonu olan testosteron üretiminin ve sperm sayısının azalması.

İkincisi de, radyasyonun doğrudan DNA’yı hasara uğratabilmesi, testislerde testosteron üreten hücreleri veya sperm yapılan tüpleri etkilemesi.

Elbette, tek bir araştırmanın sonucuna göre bu konuda kesin bir hüküm verilmesi mümkün değil. Zaten, eleştiriler de hemen sökün etti. Sperm kalitesini etkileyen sigara ve alkol kullanımı, abur-cubur yemek ve stres gibi faktörlerin, telefonun pantolon cebinde mi yoksa kalın deri veya plastik bir kılıfta mı taşındığının hiç dikkate alınmamış olması önemli bir eksiklik. Bu bulguların, daha geniş kapsamlı, daha ayrıntılı araştırmalarla doğrulanması gerekiyor, ama yine de dikkatli olmakta yarar var.

Günümüzde özellikle çocuklarda artan alerji ve astım hastalıklarının sebebi de olabilir mi?

Cep telefonları, en son astım, saman nezlesi ve egzema gibi allerjik hastalıklardan da sorumlu tutulmuştur. Gerçekten de, gelişmiş ülklerde alerjik hastalıklardaki artışla, cep telefonlarının kullanımındaki ve yaygınlığındaki artış büyük bir paralellik göstermektedir.

Yakın zamanlarda yapılan araştırmalarda, cep telefonlarından yayılan mikrodalgaların mast hücrelerinden histamin, P maddesi, VIP ve NGF gibi kimyasal maddelerin salgılamasını iki misline kadar artırabildikleri saptanmıştır.

Bunlar, özellikle de histamin ve P maddesi, astım, saman nezlesi, egzema gibi hastalıkların ortaya çıkmasında çok önemli rolleri olan maddelerdir. 800-900 MHz arasındaki bu mikrodalgaların, antihistaminik ve kortizon gibi allerji tedavisinde kullanılan ilaçların etkilerini azalttıklarının da anlaşılması bu konudaki endişelerin hiç de haksız olmadığını göstermektedir.

Ayrıca, cep telefonlarının yarattığı eletriksel alanın diş dolgularındaki civayı gaz haline getirebileceği ve bunun da beyne ulaşarak depresyon, Alzheimer, multipl skleroz gibi hastalıklar yanında astım riskini de artırabileceği ileri sürülmüştür.

Biz hiç bir şey hissetmeden vücudumuzdan geçen mikrodalgaların aynı gürültü gibi kronik stres yaratıcı bir faktör olarak etki gösterdiğini savunan uzmanlar, cep telefonlarının astım ve allerjik hastalığı olanları ciddi şekilde etkileyebileceğini vurguluyorlar.

Dünya çapında bir salgınla, yani bir pandemi ile karşı karşıyayız. Hem de gelmiş geçmiş tüm virüsleri kıskandıracak boyutta bir salgınla. Ama bu pandeminin sebebi ne grip, ne HIV, ne hepatit B ve ne de bir başka virüs.

Sözünü ettiğim salgın cep telefonu pandemisi. Ülkemizde 35 milyon kişinin cep telefonuna sahip olduğu ileri sürülüyor. İçecek ayranı olmayanların ve ilkokul çocuklarının bile ‘cebi’ olduğuna göre, doğrudur herhalde. Dünyada ise 3 milyardan fazla insanın cep telefonu olduğu hesaplanıyor ve bu gidişte yakın bir gelecekte ‘cebi’ olmayan kalmayacak yeryüzünde. Ceplerin ne kadar işe yaradığını, hayatımızı ne kadar kolaylaştırdığını, hatta kimi zaman can kurtarıcı bile olabildiğini herkes biliyor. Ancak, bu mucize aletlerin ‘bilinçsiz ve aşırı kullanımının’ sağlığımızı ciddi şekilde etkilemesi de muhtemel.

Cep telefonları, 900-1800 MHz arasındaki mikrodalgaları bir anten aracılığı ile alan ve yayan düşük enerjili bir tür küçük radyolardır. Bu mucize aletlerin, yarattıkları ‘elektromanyetik radyasyon’ ve lokal ısı ile sağlığımızı etkilemelerinden endişe duyuluyor. Bu konuda yapılmış pek çok epidemiolojik ve deneysel laboratuar araştırmaları var.

Mesela, kedi ve tavşanlar üzerinde yapılan araştırmalar, cep telefonlarının beynin elektrik aktivitesini değiştirebileceklerini, hücrelerin çoğalma hızını, enzim aktivitelerini ve hatta genleri etkileyebileceklerini gösteriyor. Bu bulguların insanlar için ne kadar geçerli olduğu tam belli değil. Henüz sinek küçük ama mide bulandırıyor.

Cep telefonları en fazla beyin tümörlerine sebep olmakla suçlanıyorlar. Gerçi cep ile bu tümörler arasında bir ilişki olmadığını gösteren araştırmalar da var ancak, bunun aksini iddia edenler de var.

İki yıl önce İsveç’ de yapılan bir araştırmada ‘cep’ ile 2 bin saatten fazla konuşanlarda beyin tümörü riskinin hiç cebi olmayanlara göre yüzde 240 fazla olduğu belirlenmişti. Dünya Sağlık Örgütü tarafından da desteklenen ve İngiltere ve Almanya’ da yürütülen araştırmalar da ‘glioma’ türü beyin kanseri riskinin 10 yıldan uzun süre cep kullananlarda yüksek olduğunu gösteriyor.

Bir başka araştırmada ise ‘akustik nörinoma’ isimli selim beyin tümörlerinin cep sahiplerinde 4 misli fazla olduğu sonucuna ulaşıldı. Tabii ki her cep telefonu kullanan beyin kanseri olmuyor ve olmayacak da. Tıpkı sigara-kanser ilişkisi gibi Her sigar içen kansere yakalanmadığı gibi, kanser ancak yıllar sonra gelişiyor.

Mesela, 10 yıldır sigara içenlerde akciğer kanseri sıklığı, hiç içmeyenlerden çok farklı değildir, ama bu araştırma 20 yıldan fazla zamandan beri sigara içenlerde yapıldığında akciğer kanserlilerin yüzde 90’ ının sigara tiryakisi olduğu ortaya çıkar. Benzer şekilde, beyin tümörlerinin gelişimi için de 15-20 yıllık bir süre geçmesi gerekir. Oysa ceplerin kullanımı ancak son 10, hatta 5 yıl içinde çok yaygınlaştı ve yoğunlaştı. Uzun vadedeki etkileri gösteren bir araştırma yok ne yazık ki.

Cep telefonun çocuklar için ne gibi riskler taşıyor?

Beyin tümörü bakımdan, özellikle çocuklarımız büyük risk altında. Cep kullanma yaşının anaokulu seviyesine indiğini ve giderek de arttığını ve daha da artacağını göz önüne alacak olursak çocuklarımızın beyin tümörü için ne büyük bir risk altında oldukları apaçık ortaya çıkar.

Üstelik hayatımıza giren elektromanyetik alanların da giderek arttığı bir çağda buna bir de, çocukların kafataslarının erişkinlere göre daha ince olmasını (bu daha fazla radyasyona maruz kalmak demek) ve çocuklarda bölünen hücrelerinin daha çok olmasını (bu, bölünen hücreler kanserojen faktörlere daha duyarlı demek) da eklerseniz tehlikenin büyüklüğü daha iyi anlaşılır.

Cep telefonunun zararlarından kendimizi, çocuklarımızı ve geleceğimizi nasıl koruyabiliriz?

- Henüz çok yeni oldukları için uzun vadede ne gibi olumsuzluklara neden olabilecekleri kesin olarak bilinmeyen cep telefonlarının, özellikle çocuk ve hamile hanımlar tarafından kullanılmaması gerekir.
- Çok gerekli olmadıkça cep telefonu ile konuşmayın!
- Cep telefonunu mümkün olduğunca az kullanın, konuşmalarınızı kısa tutun, konuşurken telefonu kulağınıza fazla yaklaştırmayın, kullanmadığınız zamanlar cep telefonlarını üzerinizde taşımayın!
- Açık telefonu yastığınızın altına, başucunuza koymayın, hatta yatak odasında bile bulundurmayın!
- Ararken bağlantı sağlanana kadar telefonu kulağınıza dayamayın!
- Konuşurken de telefonu kulağınıza olabildiğince uzakta tutun; daha iyisi kulaklık kullanın.
- Uzun konuşmalarda kulak değiştirin.
- Sinyal azken aramayın ve konuşmayın.

4.5 5 2
YORUM YAP ve PUANLA