Kategoriler

Disiplin ve Özgüven

Disiplin Ve Özgüven

Benlik kavramı, bireyin zihinsel ve fiziksel özelliklerinin toplamı ve sahip olduğu bütün bu özelliklerle ilintili olarak kendini değerlendirmesi olarak tanımlanabilir. Benlik algısı, yetişkinlerin çocuğa yönelik sözel veya sözel olmayan tavırları ile oluşmaya başlar. Çocuğun ailede sevilip sevilmemesi, zeki ya da aptal olarak görülmesi, hep onun kendisine ilişkin bir imge oluşturmasına etki eder.

Çocuğun psiko-sosyal gelişim evrelerinde, doğumla başlayan ve bir yaşına kadar devam eden dönem, "temel güven duygusunun" oluştuğu bir dönem olarak kabul edilir. Bu güven duygusu, annesine ya da bakıcısına güvenme ve ona bağlanma olarak başlar.

Bağlanmanın verdiği güven duygusu ve kazanılan güçle giderek kendine güvenme (özgüven) duygusu gelişir. Bebeklikten ergenliğe kadar olan dönem, özgüven gelişimi açısından önemli ve belirleyici olmakla birlikte, aslında bu gelişim, insanın yaşam boyu edindiği deneyimlerden etkilenerek sürer.

Yetişkinler çocuğun bir 'becerisini beğenip alkışlamadıkları zaman çocuk, yeteneklerinin beklentileri karşılamadığı endişesine kapılır. Örneğin ilk kez kendi başına ayakkabılarını giymeyi başaran çocuk, gururla babasına gösterir ve baba, umursamaz bir şekilde bakarak; 'ayakkabılarını ters giymişsin" derse bu baba, çocuğun gösterdiği çabanın ne kadar önemli bir kazanç olduğunu gözden kaçırmıştır.

Oysa çocuk, ilk kez ayakkabılarını giymeyi becerebildiği için övgü hak etmişti. Erken çocukluk döneminde çocuğun bir işlevde ustalaşması için, yetişkinler tarafından yüreklendirilmeye ihtiyacı vardır.

Temelde önemli olan başarı değil, gösterilen çabadır. Başarının sürekli vurgulanarak ödüllendirilmesi de kaygıya yol açabilir. Özgüveni gelişmiş bireyler kendi ihtiyaçlarını açıklıkla ortaya koyan; başkalarının haklarına saygılı, sabit fikirli olmayan bireylerdir. Övgüyü kabul edip başkasını övebilir, yapıcı eleştiriler alır ve eleştiri yapabilirler.

Tüm bunları yaparken saldırgan bir tavır değil, güvenli bir tavır gösterirler. Güvenli tavır içinde olan kişi, seçimlerini kendi amaçları doğrultusunda yapar. Başkalarına bir şey kanıtlamak, başkalarını küçümsemek, suçlamak gibi bir amacı yoktur.

Özgüveni gelişmiş olan bireyler, kendileriyle barışıktırlar; dolayısıyla iç huzura sahiptirler. Bu tür kişiler, gelecekleriyle ilgili olumlu şeyler düşünürler. Bir çocuğun, özgüvenli bir birey olarak yetişmesinde, onu yetiştiren kimselerin davranışlarının büyük etkisi vardır.

Bir çocuğun olumsuz davranışına olumsuz tepki verildiğinde sorun çözümlenemez. Olumsuz davranışların yönetimi "Ne ekersen onu biçersin" atasözü ile uyumlu olarak çocuğun olumsuz bir davranışına bile olumlu tepki vermeyi öğrenmekten geçer.

Olumsuzluklarda bile olumlu tepki vermeyi öğrenmek için bir yetişkinin kendisini değiştirmesi, alışık olduğu tavırlardan, tutumdan bir anda vazgeçmesi hiç de kolay değildir. Bunu başarmak için öncelikle dayak, çimdiklemek, kulağını çekmek, itelemek gibi fiziksel ve bağırma, azarlama, kıyaslama, alay etme, ceza verme, beddua etme, hor görme, korkutma, tehdit, küsmek, odaya kilitlemek, aldırmaz davranış, emir vermek, sevgiyi esirgemek gibi duygusal ceza yöntemlerinden, özetle, her tür olumsuz disiplin yöntemlerinden vazgeçmek gerekir.

Fiziksel bir ceza verildiğinde, örneğin dayak atıldığında, çocuk aşağıda sıralanan farklı duygular içinde olumsuz davranışlarını pekiştirir.

• Fiziksel olarak canı yanar

• Üzüntü duyar

• Kendisinden daha güçlü birinden dayak yediği için kendini küçük düşmüş ve aciz hissedebilir.

• Kendisine ve çevresine karşı güveni sarsılabilir. Her hatalı davranışının sonucunda dayak yiyebileceğini düşünen çocuk korkabilir, ürkek, pısırık olabilir.

• Sorunlarını konuşarak halletmeyi bilmediği için bir sorunla karşılaşınca o da şiddete başvurabilir, saldırgan olabilir.

• Kendinden küçük veya aciz kişilere aynı yöntemi kullanabilir.

• Yaptığı yanlış davranış karşılığında dayak yediğinde kendini ödeşmiş sayar ve kendinde yeniden o davranışı tekrarlamaya hak görür.

• Dayak yememek için yalan söyleyebilir.

Bu tür bir disiplin yöntemi uygulanan çocuklar aynı davranışı belki belli bir süre tekrarlamazlar, ancak cezanın etkisi unutulduğunda yeniden aynı davranışı gösterebilirler. Böyle bir ortamda büyüyen ve sık sık cezalandırılan çocuğun kişilik gelişimi etkilenecektir.

Üzülen, güveni sarsılan, canı yanan, kendini küçük düşmüş hisseden çocuğun kişilik gelişiminde olumsuzluklara rastlanması olasıdır. Bu çocukların duygusal gelişimleri etkilenebilir. Kızgınlıklarını saldırarak ifade edebilirler.

Genelde fiziksel cezanın uygulandığı ortamlarda büyüyen çocuklar ileride sorumluluk duygusu gelişmemiş, iç denetimden yoksun, saldırgan, ya da tam tersi, başka birinin kontrolü altına kolaylıkla girebilen, yasaklara sorgulamadan boyun eğebilen, attığı her adımda yanlış yapmaktan korkan, her şeyi kabullenen yetişkinler olabilirler.

Olumsuz disiplin yöntemlerinin yerine olumlu ve yapıcı yollar vardır. Her şeyden önce çocuğun istenmeyen davranışının nedenini anlamaya çalışmak gerekir. Davranışa yol açan nedene göre bazen çözüm yolu kolayca bulunabilir.

Örneğin, tabağındaki yemeği bitirmeyen, yemek istemeyen, tabağı ağlayarak iten çocuk, belki de hasta olduğu veya kendini başka bir nedenle kötü hissettiği için böyle davranıyordur. Ya da gerçekten o yemeği hiç sevmiyordur. Tabağa çok fazla yemek de konmuş olabilir. Çocuktaki bu davranışın nedeni bilinirse yemeğini bitirmesi için zorlamak yerine önce sorunu çözmeye çalışılmalıdır.

4.5 5 2
YORUM YAP ve PUANLA