Kategoriler

Kıskançlık

Kıskançlık

Kıskançlık heyecanı, kızgınlık sonucu oluşan, insanlara yönelik bir içerleme tutumu olarak tanımlanabilir.

Kıskançlığın sebebi ve ifade biçimi büyük ölçüde psiko-sosyal etkileşim ortamıyla çocuğa yöneltilen uyarımlara bağlıdır.Kıskançlığı oluşturan ortam çoğu kez toplumsal kaynaklı olup, özellikle çocuğun sevdiği kişileri içerir.

Kıskançlıkta, birtakım karmaşık duygu ve dürtüler rol oynar. Kıskançlık beklenen ilgi, sevgi ve şefkat eksikliğine karşı verilen doğal bir yanıttır. Bireyin sakladığı kızma duygusu, gücenme olarak da tanımlanabilir.

Kıskançlık olayında bazı korkular sık sık hiddetle birleşir. Kıskanç birey, sevilen bireyle ilişkilerinde kendini tedirgin hisseder ve bu kişinin sevgisi karşısında kendi statüsünü kaybedeceğinden korkar.

Dışarıya yönelik kıskançlık her zaman insanları, özellikle çocuğun sevgi beslediği insanları ilgilendiren sosyal bir olaydır. İlk çocuklukta kıskançlık, ana-babayı ya da ona bakan bireyleri içerir, çünkü çocuk ilgi ve şefkati şiddetle arzular, sık sık kendini diğer bir çocukla kıyaslanma içinde bulur.

Küçük çocuklarda kıskançlık ise, genellikle 2-5 yaşları arasında eve yeni bir kardeşin gelmesinden kaynaklanan çok genel bir duygusal deneyimdir.Küçük kardeşe duyulan kıskançlık, çocukların yaşamında en yaygın kıskançlık örneğidir. Bu kıskançlık türünde, çocuk genellikle saldırgan bir biçimde davranır. Kardeşine vurma, ısırma sık rastlanan davranışlar arasındadır.

Boğmaca olan 5 yaşındaki çocuğa, doktorun: "Eğer kız kardeşinin yanında öksürürsen, o da hastalanır ve artık bir daha kız kardeşin olmaz," demesi üzerine çocuk birçok kez kız kardeşinin yüzüne öksürürken yakalanmıştır.

Kıskançlık nedeniyle çocukta görülebilecek emekleme, bebekçe konuşma, biberonla beslenmeye dönme, alt ıslatma, tırnak yeme, parmak emme vb. gibi bebekleşme ve gerileme belirtileri, onun ruh sağlığını büyük ölçüde etkiler.

Bu sebeple, anne ve babanın daha kardeş dünyaya gelmeden, çocuklarını bu konuda hazırlamaları, doğum sonrası bebeğin bazı işlerini (beslenme, temizlik, giyim gibi), kontrollü bir şekilde çocuğa yaptırmaları en uygun çözümdür.

Bununla birlikte, yeni bebeğin gelişine hazırlamada çocuğa yeni bir kız ya da erkek kardeşi olacağını ve onunla oynayabileceğini söylemek her zaman kıskançlığı gidermez, fakat körükleyebilir. Küçük bir çocuk, bu olayın hayatına getireceği değişiklikleri algılayacak kadar olgunlaşmış ve deneyimli değildir.

Psikiyatristler bu gerilim ve bu gerilimin olağanlığı konusunda değişik görüşleri savunmaktadırlar. Kimi uzmanlar, çocuğun hayatındaki bu değişikliğin göğüslenmesi gerekli bir olay olduğunu söylerler. Çocuğun bu durumdan üzülmesinin de normal sayılabilecek kadar sık görüldüğünü savunurlar.

Başka bir grup uzman ise, bu kardeş doğumunun yaşanması gerekli bir olay olduğunda birleşirler. Winnicott, "Bu olay (kardeş doğumu), son derece değerli bir deneyimdir," der.Bir psikolog grubu da, yeni kardeşin doğumunu ana-babadan birinin ölümüyle karşılaştırarak, bu iki olayın kişilik gelişimindeki payı ve öneminin benzerliğini tartışır.

Araştırmalar ve çalışmalar 5 yaşından küçük çocukların etkilenmelerinin daha fazla olduğunu göstermektedir. Bu konudaki bul¬gularda bir tutarlılık yoksa da, 5 yaşın altındaki çocuklarda, çocuğun yaş farkıyla kardeşlerinin doğumundan etkilenme dereceleri arasında sistematik bir ilişki olduğu kanısı yaygındır.

Kardeş kıskançlığında, çoğunlukla anne arabulucu rolü oynar. Kimi kez, gerçek suçluyu araştırır, diğerine ceza verir. Kimi kez, her ikisini cezalandırır, haklı olanı arama yoluna gitmez. Kimi kez de, hangisi haklı olursa olsun, küçüğü korur. Çare bulmak her zaman için kolay olmamaktadır. Bazı şartlar değiştirilemez. Örneğin, yaş yakınlığı sebebiyle oluşan rekabet veya evin küçüklüğü nedeniyle çıkan çatışmalar için fazla bir şey yapılamaz.

Kıskançlık karşısında ana-babalar, kızgınlık, katılık ve müdahale etmeme konusunda tereddüte düşerler. Kardeş çatışması kökeni aranarak yok edilebilir. Ancak, her şeyden önce bilinmelidir ki, kıskançlık doğal bir duygudur.

Kardeş doğumunu izleyen kıskançlıkta, bebeğin doğumuyla tüm ilgiler ona çevrilir. Anne, hastaneden döndükten sonra, hep bebekle meşgul olur. Bunlar büyük çocuğun gözünden kaçmaz. Uzun süre çocuğa, kardeş doğumundan güzel bir olay olarak söz edilmiştir.

Ama ne var ki çocuk, bebeğin kendi yerini almakta olduğunu görmeye başlar. Kıskançlık duyguları ile birlikte gizli düşmanlık duygusu yerleşir. Zaman zaman gözlenen bu duygu, koşullar elverdiği ölçüde saldırganlık şeklinde ortaya çıkar. Daha sonra kavga şekline dönüşür.

Kardeş kıskançlığından doğan düşmanlık, bazen kardeşe değil de, anneye yönelir. Bunun sonucunda, çocuk, söz dinlemez, yatağını ıslatır, yemek yemez. Tüm bu davranışlarıyla çocuk dikkat çekmeye çalışır. Bunun yanı sıra, düşmanlık kendine de dönebilir. İçe kapanır, ya da kendinde doyum arar (tırnak yeme, parmak emme, mastürbasyon).

Aile içinde hep en küçüğün yeğlendiği göze çarpar. Doğal olarak anne, en küçüğe daha belirgin bir sevgi ve özen gösterme eğilimindedir. Fakat bu, gerçek bir tercihin kanıtı değildir. Eğer en küçük, diğerlerinden daha güzel, daha zeki, daha becerikli ise, bu özellik belirtilmemelidir. Kıskançlığı artırır, düşmanlık gösterilerine ve gerileme belirtilerine sebep olur.

Çocuğa geri plana itildiği değil, aile içinde her zaman yeri olduğu hissettirilmelidir. Büyük olduğu, sorumluluklara sahip olduğu gösterilmelidir. Sorumluluklar abartılmamalı, çocuk, anneyle birlikte küçüğü korumalı, ona bilgi vermelidir.

Örnekler:

Örnek vakamız, erkek kardeşi N.'nin doğumunda 18 aylıktı. Önceleri ona çekingen davrandıysa da, bir süre sonra annesinin kollarındayken okşamaya başladı. Kardeşini emzirirken gördüğünde şöyle bir duyguya kapıldı: "Kardeşim, annemi yiyor!" Bundan sonra endişelenmeye ve kendini yalnız hissetmeye başladı. Annesi, onu kucağına aldığı, öptüğü zaman mutlu oluyordu. Ama bu çok uzun sürmüyor, ağlayan kardeşini almak için onu bırakıyordu.

6 ay geçtiğinde kardeşinin tuvaletine yardım etmeye başladı. Ancak bu arada kendinde olmayan bir şeyi fark etti. Bunu kelimelerle ifade edemedi ve yatağını ıslatmaya başladı. Doğru söylediği sözcükleri yanlış telaffuz etmek bu sıralarda görüldü. Anne gelişiminin normal olmadığını fark ederek bunların kıskançlık sebebiyle belirdiğini düşündü. N.'ye daha belirgin bir şefkat göstermeye başlayınca, çocukta olumlu gelişme görülmeye başladı.

Fakat bu kez de kaprisli ve kardeşe karşı kötü bir tu¬tum gözlenmeye başlandı. Gelişim bozukluklarına sebep olan ilgisizlik ile saldırganlık ve kaprisleri doğuran hoşgörü arasında kalan anne, çaresizlikten ne yapacağını şaşırmıştı.

4 yaşına geldiğinde, N.'nin yeni bir erkek kardeşi olur. Artık diğeri ile zarar vermeksizin oynamaktadır. Bu yeni bebek onu diğeri kadar etkilememiştir. Annesi, bebeği uyuturken, o da N.'yi uyutmaktadır. Rekabet gizli kalmıştır. Fakat daha sonra iki kardeş arasında çatışma olduğunda küçüğün tarafını tutmuştur. Bu vakada üçüncü çocuğun doğumu, çocuğun gelişimini iyi yönde etkilememiştir.

Ana-babanın, kardeşlerden birinin üstün özellikleri sebebiyle diğerlerini teşvik amacıyla sık sık örnek göstermesi ve evlat kıyaslamasına girişmesi, çoğunlukla yapılan hatalar arasındadır. İşte bazen ana-babanın bilinçsizce yarattığı bu rekabet, kardeş kıskançlığına kaynak olabilir.

Kardeş kıskançlığı olan, aşırı güvensiz ve kimsenin kendisini sevmediği endişesinde olan 9 yaşındaki çocuk, kardeşine ilişkin görüşlerini şöyle dile getirmektedir: "Kardeşim beni kızdırıyor, o zaman dövmek zorunda kalıyorum. Babama göre, yine ben suçlu oluyorum. Suçlu olmadığımı anlatmaya çalışıyorum, bana 'Sus!' diyor."

Baba baskısının egemen olduğu bir ailede büyüyen bu çocukta dışkı kaçırma (Encopresis), elle tırnaklarını koparma, okul başarısızlığı, aşırı hareketlilik, yalan ve çalma gibi davranış bozukluklarına rastlanmıştır.

Bir 15 yaş genci, babasının kendisine sürekli 13 yaşındaki erkek kardeşini örnek göstermesinden yakınıyordu: "Kardeşime kızsam, 'Sen niye kızıyorsun, sen ağabeysin!' der. 'Kardeşin senden daha hızlı çalışıyor, sen yavaş çalışıyorsun, üzerindeki uyuşukluğu at!' der. Onu benden hızlı görünce kıskanıyorum. Akşam takvim yaprağını kardeşim kopardığı için kızıyorum. O niye koparıyor, ben niye koparamıyorum diye."

Kardeş kıskançlığında tehlike yaratabilecek durumları şöyle özetleyebiliriz:

1) Kardeş kıskançlığını artıran evlat ayrımı,
2) Ana-babanın anlaşmazlığı, çocukların taraf tutmaya zorlanması,
3) Ebeveynin kardeşliğe karşı ilgisiz tutumu.

Kardeş sırası ve cinsiyet birbirinden ayrı ele alınmamalıdır. Önemli olan, bir çocuğun üç kardeşin en büyüğü olması değil, üç kız kardeşin ağabeyi durumunda olmasıdır.

Kıskançlık aslında, bir çocuğun, anne ve babasının tek sevgili varlığı olmak isteğinden doğar. Daha çok imtiyaza sahip olan ağabeye özenilir, gıpta edilir. Daha çok korunan ve özenilen bebeğe de. Burada çocukların beklediği, eşit sevgiden çok, bağımsız ilgi ve özel olarak sevilme özlemidir. İşte anne veya babanın çocuğuyla baş başa geçireceği birkaç saat, ebeveyn-çocuk bağını pekiştirir ve kıskançlıktan doğan huzursuzlukları azalır.

"Bir aile de iki veya daha fazla çocuk varsa, en becerikli anne, her kişiliği ayrı ayrı geliştirebilen annedir. Burada ne birini kırıp, diğerini teşvik etmek, ne de birinin tarafını tutup, diğerine örnek göstermek söz konusudur.

Her çocuk tek başına ele alınmalıdır. Bu kanıda olan uzmanlar arasında Podolsky, Sewall ve Freud sayılabilir. Podolsky yaş farkı 1,5 ila 3 yıl arasındayken kıskançlığın çok daha şiddetli olacağını yazar.

Sewall de bu yaş aralığının en duyarlı, en kolay etkilenebilir bir dönem olduğunu saptamıştır. Freud: "Normal olarak çocuğun küçük kardeşine karşı tutumu, kardeşiyle arasındaki yaş farkının basit bir fonksiyonu¬dur," diye yazar. "Yaş farkı yeterince büyük olduğunda büyük kız çocuğu, yeni doğmuş, zavallı, yardıma muhtaç bebeğe karşı, içgü¬düsel annelik duygularının uyandığını hissedecektir."

Bazı "görüşme" çalışmalarının sonuçları, çocukların kardeş do-ğumlarına gösterdikleri tepkilerin "davranış problemlerinde artışla" birlikte, "bağımsız davranışlarında artış" olduğu biçiminde özetlenebilir.

4.5 5 2
YORUM YAP ve PUANLA