Kategoriler

Çocuk ve Sorumluluk

Çocuklarda SorumlulukÇocuklarımızın gelişimine yardım ederken ilerde atılacakları engin dünyanın onlardan neler isteyeceğini göz önünde bulundurmak zorundayız.

Çocuğun en küçük yaşlarındaki durumunu düşünürken ilerde nasıl bir kişi olacağının da üzerinde durmak önemli bir ödevdir.

Günümüzde herşeyin otoriteye dayandığı bir toplum içinde yaşamak söz konusu olamaz. Böyle bir toplum içinde yaşansaydı eğitim konusu ana - babalar için hiçbir zorluk çıkarmazdı ortaya.

Şu var ki, bugün çocuklarımızı kişinin sorumluluğu ve işbirliği anlayışı üstüne kurulan toplumsal bir düzenin gereklerine göre hazırlamak ödevi ile karşı karşıya bulunuyoruz.

Bu özel konu «Çocuk yetiştirme» probleminin can alıcı noktasıdır.

Fakat hemen söylemeliyiz ki, bir çocuğu şef, diğerinin ise onu izleyen bir kişi olmasını sağlayacak kesin bir yol bulunmadığı gibi, bir sanatçı ya da bir müzisyen yetiştirmenin de şaşmaz bir yolu yoktur.

Bütün bunlar çocuğun zihin yapısına, doğuştan geçirdiği yeteneklerine, eğilimlerine bağlıdır. Ne var ki, çocuklar üzerinde derin izler bırakacak toplumsal kaynakları geliştirmek, ya da tıkamak ve önlemek alanında çok şey yapabiliriz.

İlkin birazcık düşünürsek, çocuğun sorumluluk yüklenmesi, bu sorumluluğu iyice kavraması ve benimsemesi gerektiğini anlarız.

Çocuk yürümeye çalışarak yürümeyi, yüzerek yüzmeyi, dans ederek dans etmeyi öğrenir. Bütün bunları sırf sizin sözlerinizle ya da isteğinizin etkisi ile değil, fakat ancak kendi kişisel tecrübelerine dayanarak geliştirdiği çabası sayesinde öğrenir.

Örneğin yazı yazmayı, kriket oynamayı, Fransızca konuşmayı öğrenmenin en iyi metodu bile ancak kişisel çaba ve tekrar edilen alıştırmalarla etkisini gösterir.

Toplumsal davranışlar için de aynı şeyi söyleyebiliriz. «Sorumluluk yüklen», «Yönetici ol», «Başkalarının arkasından gitme» gibi öğütler o andaki yapıcı vesilelerle beslenmezse hiçbir işe yaramaz.

Çocuğa kendisini sorumlu kılacak işi yüklememiz gerekir. Küçük bir çocuk bile oyuncak dolabını düzenlemek pek az da olsa cep harçlığını harcamak, oyun arkadaşlarını ve evine yemeğe davet edeceği misafirlerini seçmek, evin bahçesinde kendine özgü toprak parçasına ekeceği çiçekleri ayırmak, öğleden sonraki i gezintilerinde gitmek istediği yerleri saymak gibi sorumluluklar yüklenebilir.

Çocuğun girişken olmasını istiyorsak ona sık sık bir takım işlere önayak olmak fırsatı vermeli ve onun sadece görünüşte değil, fakat gerçekten özgürlük içinde sorumluluk yüklenmesine dikkat etmeliyiz.

Örneğin; eğer çocuktan yemeğe bir arkadaşını davet etmesini ister, sonra da karşısına geçip «Terbiyelidir» düşüncesiyle ya da herhangi bir sebep yüzünden bizim beğendiğimiz bir çocuğu davet etmesi için onu kandırırsak; bu davranışı, yavrumuzun gerçekten istediğini seçtiği şeklinde göstermeye kalkışmamız gülünç olur.

Eğer çocuğa, kendisine seçme hakkı ve sorumluluk tanıdığımız anlar dışında, sık sık görüşlerimizi ve davranışlarımızı benimsetmek yolunu ve imkânını bulabiliyorsak bunun gerçek bir yeri olması için elimizden geleni yapmalıyız. Çocuğun bu yolla sorumluluğa alıştırılması olumlu sonuçlar verebilir.

Başka önemli ve belirli bir mesele daha var. Eğer çocuklarımızın sorumluluk yüklenmekten hoşlanmalarını istiyorsak daha ilk yaşlarında diğer çocuklarla arkadaşlık etmelerine önem vermeliyiz.

Yalnız yaşayan ya da akranları ile pek seyrek buluşan bir çocuk ne yönetmeyi, ne de başkalarının arkasından gitmeyi öğrenir. Bu şartlar altında yetişen bir çocuk belki istediğini kavga, gürültü ile dövüşerek elde edebilir; ama hiçbir zaman gerçek bir önder olamaz.

Çünkü gerçek önderler ancak başkalarını anlayarak ve başkaları ile işbirliği yapmasını öğrenerek yetişirler.

Çocuk, bu gibi özellikleri ancak başka çocuklarla düşüp kalkarak ve onların oyunlarına katılarak, topluluk içinde öğrenebilir.

İşte bu yüzdendir ki, her çocuk okul çağına gelinceye kadar her gün bir süre mümkünse akranları ile serbestçe oynayabilmelidir.

Bu süre boyunca büyükler çocuğun yaptıklarına elden geldiği kadar az karışmalıdırlar. Çocuğun güvenliği yeter derecede sağlandıktan sonra oynayacağı oyunları bildiği gibi düzenlemesine fırsat vermeliyiz.

Çocuk, ancak bu şekilde başkalarının da gerçekten birtakım istekleri olduğunu, yönetenler bulunduğu gibi itaat edenlerin de bulunması gerektiğini öğrenir.

Bütün bunları çocuklara, toplumsal hayattaki uzlaşmalar ve değiş-tokuşla edinilen gerçek ve yapıcı tecrübeler kadar hiçbir kelime, hiçbir söz öğretemez. Çocuğun korunmaya ve teşvik görmeye olduğu kadar arkadaşlık etmeye de ihtiyacı vardır.

Çocuk, yukarıda sözünü ettiğimiz gerçek toplumsal tecrübelerden geçmeden hayatının hiçbir çağında sorumluluk taşımasını bilen bir kişi haline gelemez.

4.5 5 2
YORUM YAP ve PUANLA